Kritik Anlarda Kendine Dönmek & 3 Maddelik Duygusal Kontrol Planı

(Aşkın, öfkenin, hormonların ortasında kendini kaybetmemek üzerine sıcak bir sohbet)


Hayatta bazı anlar var…

Öfke bir anda yükseliyor.

Biri bir şey söylüyor—dünyanın en sakin insanı bile yanabiliyor.

Ya da tam tersi… birine kapılıveriyorsun; kalp atıyor, beyin sisleniyor, sanki başka bir gerçeklikte yürüyorsun.


İşte o anlar — kritik anlar.

Ve insan bu anlarda en çok kendinden uzaklaşıyor.


Ben de son zamanlarda bu “merkeze dönme” işini araştırıyorum, deniyorum.

Bunu öyle büyük spiritüel ritüeller gibi düşünme;

daha çok hayatta kalma refleksi gibi.

Aşkın da öfkenin de seni ele geçirmesine izin vermeden:

“Bir dakika… önce ben” diyebilmek.


Aşağıdaki üç maddeyi kendime de hatırlatıyorum;

belki sana da iyi gelir diye paylaşmak istedim.

İlişkilerde, tartışmalarda, kırgınlıklarda, dağıldığın anlarda hepsine çalışıyor.


Hadi başlayalım.



🔥 1) Mesafe: 48 Saat Sessizlik Kuralı


Aşkta da öfkede de ilk hata hep aynı:

Hemen tepki vermek.


Biri seni öfkelendirir—çat.

Biri seni heyecanlandırır—çat.

Biri sessiz kalır, sen paniklersin—çat.


Ben de yıllarca böyleydim.

Ama sonra şunu fark ettim:

Gerçek güç; hemen değil, doğru zamanda cevap vermek.


Bu yüzden 24–48 saatlik sessizlik bana çok iyi geliyor.

Bu bir ceza değil.

Daha çok “kendimi bir toparlayayım” hali.


Bu süre neler sağlıyor?

Beynin aynı düşünceyi çiğnediği döngü kırılıyor.

Onsuz da nefes aldığını hatırlıyorsun.

Duygunun seni değil, sen duygunu yönetmeye başlıyorsun.

Sessizlik, düşündüğünden daha çok güç veriyor.


Bu kural öfkeye de yarıyor aşka da.

Çünkü çoğu zaman problemi değil, anlık duyguyu çözmeye çalıştığımız için batıyoruz.


24–48 saatlik mesafe = kendine dönüş.



🌙 2) 90 Saniyelik Reset: “Şu an ne hissediyorum?”


Tamam, sessiz kaldın ama duygu hâlâ tepede dolaşıyor olabilir.

Çok normal.


Aşkta:

“Acaba o da düşünüyor mu?”

“Bir şey mi oldu?”

“Ben mi kaptırıyorum?”


Öfkede:

“Bu ne biçim konuşmak?”

“Cevap vereyim mi, vermeyeyim mi?”

“Şimdi mi patlayacağım, sonra mı?”


Beyin o an duman altı.


Ben bu durumlarda okuduğum bir tekniği kullanıyorum: 90 saniyelik reset.


Nasıl?

90 saniye duruyorum.

Nefes alıyorum.

Duyguyu adlandırıyorum:


“Özledim.”

“İncindim.”

“Kontrolü kaybediyorum.”

“Sinirlendim.”

“Merak ettim.”


Bunu yaptığımda duygu resmen yumuşuyor.

Bilim de bunu söylüyor:

Adı konan duygu güç kaybediyor.


Çoğu zaman duygudan değil, duygunun yarattığı panik sesinden korkuyoruz.

Adlandırınca duman dağılıyor.


Bu minicik şey, insanı uçurumun kenarından çekiyor.



🌿 3) Kontrolü Geri Alma: Odak Değiştirme Anı


Merkeze dönmenin en sağlam yolu hareket.

Bunu da yine okuduklarımdan ve deneyimlediklerimden öğrendim.


Duygudan çıkmanın yolu düşünmek değil;

bedeni kıpırdatmak.


Kendime küçük görevler veriyorum:

10 dakika yürümek

Duş almak

Saçımı toplamak, makyaj yapmak

Dolabı düzenlemek

İki şarkılık dans

Çay/kahve yapmak

Mini bir meditasyon veya esneme


Bunlar basit görünen ama çok işe yarayan şeyler.

Beden yön değiştirince, zihin de onu takip ediyor.


Bir süre böyle yapınca, kendimde hep aynı cümleyi yakalıyorum:

“Kontrol onda değil, bende.”


Ve işin ironisi…

Sen kendine döndükçe, karşıdaki yaklaşır.

Sen merkezlendikçe, öfke söner.

Sen düştüğünde değil, dengede kaldığında her şey yoluna girer.



☀️ Bu Planın Gerçek Amacı Ne?


Kimseyi silmek değil.

Kimseyi cezalandırmak değil.

Kimseye ders vermek değil.


Sadece:

Kendini yeniden toplamak

Duygularına liderlik etmek

Kendine sahip çıkmak

Merkezine dönmek


Çünkü insan merkezindeyken:

Kaptırmaz

Kaybolmaz

Abartmaz

Karşı tarafı büyütmez

Sessizliği felaket gibi yorumlamaz


Ve en önemlisi:

Kendi ritminden kopmaz.



💛 Son Söz


Aşk da öfke de insanı savurabiliyor.

Ama savrulmak kader değil.

Benim de son dönemde keşfettiğim birkaç küçük teknikle,

birkaç dürüst soruyla, birkaç mini hareketle…

gerçekten kendime dönüyorum.


Belki sana da iyi gelir diye paylaştım.


Merkezinde olduğun her an,

hayat daha net, daha kolay, daha sen oluyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aydınlat, Isıt Ama Işığından Parça Verme: Eksiltme, Büyüt.

Su Seni Kaldırır

Bu gerçekten güçlü bir metafor...