Aydınlat, Isıt Ama Işığından Parça Verme: Eksiltme, Büyüt.
Bir mum diğer mumu tutuşturduğunda kendi ışığından hiçbir şey kaybetmez. Bu, her tutuşturmanın bir veriş, bir azalma olduğu anlamına gelmez. Işık, doğru aktığında eksiltmez; büyütür.
Hayat yolculuğunda hepimize az ya da çok bir ışık verilmiş gibi hissederiz. Kimimizinki sıcak, kimimizinki keskin, kimimizinki titreşimli. Bu ışık; bilgimiz, sevgimiz, emeğimiz ya da sezgilerimiz olabilir. Ne olursa olsun, içimizde taşıdığımız bu ışıkla dünyayı nasıl aydınlattığımız, nasıl ısıttığımız aslında kim olduğumuzu belirler.
Ama burada ince bir çizgi var: Işığımızla başkalarını aydınlatmak başka, ışığımızı parça parça sunmak başka. Biri büyütür, diğeri eksiltir.
Bu farkı bilmek; kendini kaybetmeden vermek, tükenmeden paylaşmak, suistimal edilmeden sevmek demektir.
Bazılarımız “faydalı olma” telaşıyla sürekli kendinden verir; zamanından, enerjisinden, inancından, hatta ışığından. Geriye dönüp baktığında, bir mumun yavaş yavaş eriyip yok oluşuna tanık olur gibi olur. Oysa mesele, başkalarının yolunu aydınlatırken kendi yönünü kaybetmemekte. Isıt ama yanma. Aydınlat ama söndürülme.
Kendi iç ışığını koruyarak paylaşmayı öğrenmek; en büyük olgunluklardan biridir.
Bu, bencillik değil; sınır bilmektir.
Bu, cimrilik değil; denge bilmektir.
Bu, eksiltmek değil; büyütmektir.
Hayat bize sürekli seçimler sunar: Tükenmek mi, büyümek mi?
Yalnızca başkalarına yetişmek mi, kendine de alan açmak mı?
Işığını parça parça harcamak mı, onu besleyip daha da çoğaltmak mı?
Belki de artık en sağlıklı karar şudur:
“Işığım bendendir. Isıtırım, aydınlatırım; ama eksilmem. Kendimi yok ederek değil, var ederek büyürüm.”
Çünkü gerçek ışık, paylaşarak büyür; tüketilerek değil.
Ve sen…
Kendinden eksiltmeden de dünyayı güzelleştirebilirsin.

Yorumlar
Yorum Gönder