Bir Çıkar Yol Bulmak
Bir noktada insan sadece sakinlik istiyor.
Ne kavga, ne açıklama, ne de anlaşılma çabası.
Sadece biraz huzur.
Kendini ikna etmeye de çalışmıyorsun artık,
“olmadı” diyorsun, “ama ben elimden geleni yaptım.”
Bir çıkar yol arıyorsun.
Tek başına, en sağlıklı haliyle, beklentisiz.
Ama işte orası en zor kısmı.
Çünkü içten içe bir şeyin seni kurtarmasını bekliyorsun hâlâ.
Bir söz, bir dokunuş, bir işaret…
Gelmediğinde anlıyorsun;
meğer kurtuluş dışarıda değilmiş.
Yavaş yavaş kabulleniyorsun.
Bir sabah uyanıyorsun, hâlâ biraz ağrıyor ama eskisi kadar değil.
Kahveni yaparken artık “neden böyle oldu” diye sormuyorsun.
Sadece olana yer açıyorsun.
Ve fark etmeden çıkış yoluna girmiş oluyorsun aslında.
çünkü bu defa kimseyi suçlamadan, kimseyi beklemeden yürüyorsun.
Her zaman bu yürüyüş böyle sürmüyor tabii.
Zaman zaman beklentin tetikleniyor,
bir sözün eksikliği, bir mesajın gelmeyişi, bir yüzün yokluğu…
Küçücük bir şey, koca bir duvar gibi dikiliyor önüne.
Yorgun düşüyorsun.
Bazen “ben bu kadar güçlü olmak istemiyorum” diyorsun.
İsyan ediyorsun, susuyorsun, sonra yine kendinle kalıyorsun.
Ama biliyorsun…
yine sana sen iyi geleceksin.
O bildik yere dönüyorsun, içinin derinliğine.
Biraz sessizlik, biraz müzik, biraz da gözlerin dolu bir nefes…
Ve fark ediyorsun:
her şeye rağmen hâlâ kendini taşıyabiliyorsun.
Hâlâ yıkılmadan, kırıklarının arasından ışık sızdırabiliyorsun.
Belki de bütün mesele bu.
Bir çıkar yol bulmak değil,
kendi yolunda kalabilmek.
Her defasında biraz daha sade, biraz daha gerçek,
ve biraz daha yalnız ama huzurlu.
İtiraf edelim…
bu hiç kolay değil…

Yorumlar
Yorum Gönder