Bariyerler — Korunmak mı, Kapanmak mı?

Bazen kendimizi korumak adına o kadar yüksek duvarlar örüyoruz ki… sonunda manzaramızı da kaybediyoruz.

Kırılmamak için sertleşiyoruz, ama o sertlik artık dokunulamaz hale geldiğinde; kimse yaklaşamadığında, biz de kimseye yaklaşamadığımızda, o koruma artık bir hapishaneye dönüşüyor.


Kendimize Kurduğumuz Bariyerler


“Ben böyleyim.”

Belki de en tehlikeli cümle bu.

Bir dönem seni koruyan bir refleks, yıllar sonra seni yerinde tutan zincir haline geliyor.

Kendine koyduğun sınır, “benim alanım” olmaktan çıkıp “benim tavanım” oluyor.

Oysa insan değişmek için var; dönüşmek için, şaşırmak için.

Yumuşamak, güvenmek, yeniden denemek… bunlar zayıflık değil, canlı olduğunun kanıtı.


Kişiler Arası Bariyerler


Bazı ilişkilerde sınır koymak hayat kurtarır.

Bazılarında ise mesafe, sevgiye karışır ve bir bakarsın, kimse kimseye dokunamaz hale gelmiştir.

İletişim, temas ister.

Ama temasın değeri, kendi bütünlüğünü korumaktan geçer.

Ne tamamen açılmak iyidir, ne tamamen kapanmak.

Belki de mesele, kimseye değil, sadece kendine dürüst olmaktır: “Ben şu an ne kadar yakın olmak istiyorum?”


Sınırlar Gerekli mi, Gereksiz mi?


İkisi de.

Zamanına göre.

Bazen “hayır” diyebilmek en büyük özgürlüktür, bazen de “peki” diyebilmek.

Hayatın uzunluğu değil, derinliği önemlidir.

Bazı şeyleri ciddiye almak gerek — çünkü yaşadığımızı hissettiren şeylerdir.

Ama bazen de gülüp geçmek, hatırlamamak, affetmek gerek.

Belki de en bilge tavır, nerede ciddiye alacağını ve nerede akışa bırakacağını bilmektir.


Sonuç Yerine


Kendine sormayı dene:

Bu bariyer beni koruyor mu, yoksa tutuyor mu?

Sınırım bana alan mı açıyor, yoksa alanımı mı daraltıyor?

Belki de her şeyin cevabı, bir duvar örmeden de güvende hissedebilmeyi öğrenmekte saklıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aydınlat, Isıt Ama Işığından Parça Verme: Eksiltme, Büyüt.

Su Seni Kaldırır

Bu gerçekten güçlü bir metafor...