Kayıtlar

Ekim, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bariyerler — Korunmak mı, Kapanmak mı?

Resim
Bazen kendimizi korumak adına o kadar yüksek duvarlar örüyoruz ki… sonunda manzaramızı da kaybediyoruz. Kırılmamak için sertleşiyoruz, ama o sertlik artık dokunulamaz hale geldiğinde; kimse yaklaşamadığında, biz de kimseye yaklaşamadığımızda, o koruma artık bir hapishaneye dönüşüyor. Kendimize Kurduğumuz Bariyerler “Ben böyleyim.” Belki de en tehlikeli cümle bu. Bir dönem seni koruyan bir refleks, yıllar sonra seni yerinde tutan zincir haline geliyor. Kendine koyduğun sınır, “benim alanım” olmaktan çıkıp “benim tavanım” oluyor. Oysa insan değişmek için var; dönüşmek için, şaşırmak için. Yumuşamak, güvenmek, yeniden denemek… bunlar zayıflık değil, canlı olduğunun kanıtı. Kişiler Arası Bariyerler Bazı ilişkilerde sınır koymak hayat kurtarır. Bazılarında ise mesafe, sevgiye karışır ve bir bakarsın, kimse kimseye dokunamaz hale gelmiştir. İletişim, temas ister. Ama temasın değeri, kendi bütünlüğünü korumaktan geçer. Ne tamamen açılmak iyidir, ne tamamen kapanmak. Belki de mesele, kimseye d...

“The Bear” Üzerine: Kendini İfade Etmenin İhtişamı

Resim
“The Bear” sadece izlediğim bir yapım değil, içimde yankı bulan bir deneyimdi. Her bölümde karakterlerin iç dünyasıyla, bastırdıkları öfke ve sevgileriyle, hedefle hayal kırıklığı arasındaki o ince çizgide kendimi buldum. Dizi mutfakta geçiyor ama aslında hepimizin içindeki o  kaynamayan çorbayı ,  pişmemiş hayatı ,  tam olamayan taraflarımızı  anlatıyor. Gerçek İfade İnsanların kendini bu kadar açık, ham ve savunmasız biçimde ifade edebilmesi beni büyülüyor. “The Bear”de her karakter sanki kendi terapisine çıkmış gibi. Ama terapist yok. Sadece birbirlerine çarparak, birbirlerine temas ederek iyileşiyorlar. Bunu görmek beni hem ürkütüyor hem de rahatlatıyor. Çünkü hayat da öyle: kimse bize nasıl konuşacağımızı öğretmiyor ama yanlış anlaşıla anlaşıla bir dil kuruyoruz. Neden Bu Diziye Tutuldum? Çünkü ben insanın derinliğine inanıyorum. Yaralarını, korkularını, hatta öfkesini bile anlamaya çalışıyorum. “The Bear” bunu sahici bir dille yapıyor. Süslü değil. Sadece dürüs...

Bir Çıkar Yol Bulmak

Resim
Bir noktada insan sadece sakinlik istiyor. Ne kavga, ne açıklama, ne de anlaşılma çabası. Sadece biraz huzur. Kendini ikna etmeye de çalışmıyorsun artık, “olmadı” diyorsun, “ama ben elimden geleni yaptım.” Bir çıkar yol arıyorsun. Tek başına, en sağlıklı haliyle, beklentisiz. Ama işte orası en zor kısmı. Çünkü içten içe bir şeyin seni kurtarmasını bekliyorsun hâlâ. Bir söz, bir dokunuş, bir işaret… Gelmediğinde anlıyorsun; meğer kurtuluş dışarıda değilmiş. Yavaş yavaş kabulleniyorsun. Bir sabah uyanıyorsun, hâlâ biraz ağrıyor ama eskisi kadar değil. Kahveni yaparken artık “neden böyle oldu” diye sormuyorsun. Sadece olana yer açıyorsun. Ve fark etmeden çıkış yoluna girmiş oluyorsun aslında. çünkü bu defa kimseyi suçlamadan, kimseyi beklemeden yürüyorsun. Her zaman bu yürüyüş böyle sürmüyor tabii. Zaman zaman beklentin tetikleniyor, bir sözün eksikliği, bir mesajın gelmeyişi, bir yüzün yokluğu… Küçücük bir şey, koca bir duvar gibi dikiliyor önüne. Yorgun düşüyorsun. Bazen “ben bu kadar g...