Uyanmak İsterken Başka Bir Uykuya Dalmak

Uyanmak… Ne kadar da cezbedici bir kelime.

Hepimiz, hayatın sisli alanlarını aydınlatmak, daha net görmek, derin bir anlam bulmak isteriz.

Bazen bu istek o kadar güçlü olur ki, attığımız ilk adımda zihnimizde yeni bir yol açılır: “Artık uyumuyorum” diye düşünürüz.

Oysa dikkat edilmezse, bu düşünce bile bizi başka bir rüyanın içine taşıyabilir.

Yeni Bir Rüya

Farkındalık arayışı, bazen hazır cevaplar, güzel cümleler, huzurlu ortamlar ve “doğru yolda olduğumuz” hissiyle dolu bir dünya sunar.

Ama bu dünya, gerçekten uyanmaya mı götürüyor, yoksa sadece daha konforlu bir uyku mu veriyor?

Bunu anlamanın yolu, kendimize şu soruyu sormaktan geçiyor:

“Ben şu an daha çok mu sorguluyorum, yoksa daha çok mu inanmak istiyorum?”

Gerçek uyanış, zihni susturmak değil; zihnin hangi hikâyeleri ürettiğini görebilmektir.

Bir rehberden ilham almak değil; ilham aldığımız kişinin sözlerini kendi süzgecimizden geçirmektir.

Konfor bulmak değil; bazen rahatsızlıkla kalabilmektir.

Işığa Alışmak

Uyanmak, bazen gözlerimizi kamaştırır.

Çünkü alıştığımız karanlığın içinde, kendi gölgelerimiz de görünmez olur.

Işık ise onları ortaya çıkarır.

İşte tam bu noktada, tekrar gölgeye dönmek cazip gelir.

Ama orada sadece bildiğimiz rüyalar vardır.

Uyanışın İnceliği

Uyanmak, başkasının bize “sen uyandın” demesiyle değil; kendi içimizde, kimseye kanıtlamak zorunda olmadığımız bir berraklık anıyla başlar.

Ve bu yolculuk, bazen sessiz, bazen karmaşık, bazen de huzursuz edici olabilir.

Ama bu, uyumaktan farklıdır. Çünkü artık rüyalarla gerçeğin farkını hissederiz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aydınlat, Isıt Ama Işığından Parça Verme: Eksiltme, Büyüt.

Su Seni Kaldırır

Bu gerçekten güçlü bir metafor...