Boşluğu Doldurma Eğilimi

Hepimizin içinde çocukluktan kalma küçük boşluklar var. Bir yerde anne-babanın ilgisi eksik kalmış, bir yerde onay beklenmiş ama gelmemiş… Bir çocuğun gözünden bakarsak, bu ihtiyaçların karşılanması aslında “hak.” Ama olmadığında, büyüsek bile içeride bir yanımız hep aç kalıyor. Gün geliyor o eksiklik unutulmuş gibi duruyor, ama seçimlerimizde kendini belli ediyor.


Dostlukta ve Aşkta Boşluklarımız


Yakın ilişkilerde seçtiğimiz insanlar çoğu zaman bu boşlukların izini taşıyor. Çocukken görülmemişsek, sürekli “seninleyim” diyen kişilere çekiliyoruz. Yalnız bırakılmışsak, bizi terk etmeyecek gibi görünenlere bağlanıyoruz. Bazen de en çok kaçtığımız davranışlara koşuyoruz. Çünkü bilinçdışımız sahneyi yeniden kurmak istiyor: “Belki bu defa farklı olur.”


Tavırlarda ve Kararlarda İzler


Sadece ilişkiler değil, tavırlarımız da bu boşluklardan besleniyor. Çocukken hep susturulmuş biri, büyüyünce fazla konuşkan olabiliyor. Hiç övülmemiş biri, başarılarını herkese göstermek için uğraşıyor. Dışarıdan güçlü duruyoruz belki ama çoğu hareketimiz aslında bir dengeleme çabası.


Eksiklikle Barışmak


Buradaki kırılma noktası, o boşluğu fark etmek. Görmezden geldikçe seçimlerimizi yöneten gizli ipleri de göremiyoruz. O boşluğu kapatmaya çalışmak sonsuz bir uğraş, çünkü anne sevgisini sevgiliden, baba onayını patrondan almak mümkün değil. Zinciri kırmak, “orada bir eksik var ve bu benim hikayem” diyebilmekle başlıyor.


Gerçek Doyum Nerede?


Gerçek doyum, eksikliğin varlığını kabullenmekten geliyor. Onu silmeye çalışmak yerine onunla yaşamayı öğrenmek… İşte yetişkinlik bu galiba. Dostluğu ve aşkı artık çocukluğun boşluğunu doldurmak için değil; paylaşmak, üretmek, çoğalmak için seçtiğimizde ilişkiler daha gerçek, daha özgür oluyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aydınlat, Isıt Ama Işığından Parça Verme: Eksiltme, Büyüt.

Su Seni Kaldırır

Bu gerçekten güçlü bir metafor...