Yorulmuş Olabilirim
Ama bu, yanlış yolda olduğum anlamına gelmez.
Her şey için çok uğraşmak…
Elinden gelenin fazlasını vermek…
Ve sonra bir sessizlik.
Bir sonuçsuzluk.
Ve belki biraz da hayal kırıklığı.
Bazen bu dünyaya bir şey anlatmaya çalışmak,
denize taş atmak gibi.
Halka halka dağılıyor çabaların.
Ama bir yere varmıyor gibi hissediyorsun.
Kimse görmemiş, duymamış, fark etmemiş gibi.
Sen hariç.
İşte orası yoruyor insanı.
Sadece yapmaktan değil,
anlatamamaktan tükeniyoruz çoğu zaman.
Ama sor kendine:
Gerçekten hiç mi olmadı?
Hiç mi karşılık bulmadı uğraşların?
Belki “büyük” bir şey olmadı.
Ama sen değiştin.
Bakışın değişti.
Yavaş yavaş, içinden bir parça daha derinleşti.
Ve belki de önemli olan tam olarak buydu.
Sıkışmak, bazen yola devam edememek değil,
o anki benlikle devam edememek.
Sığdıramıyorsun artık kendini oraya.
Kabın küçük geliyor.
Dışarısı dar.
İçin dolu.
Ve sen taşmaya hazırlanıyorsun.
Bu bir tükenmişlik değil.
Bu, bir dönüşümün sancısı.
Daha önceki versiyonunu tüketiyorsun belki de.
O seni buraya kadar getirdi.
Şimdi gitmen gereken yer için başka bir hal lazım.
Ve o hal gelirken…
insan yorgun olur.
Tutunamaz hiçbir şeyi çözmeye.
Ve tam da orada başlar çözülme.
Yani…
serbest kalma.
Bıkmış olabilirsin.
Bu da bir duraktır.
Yorulmuş olabilirsin.
Bu da bir sestir.
Tükenmiş olabilirsin.
Bu da bir boşluktur.
Ama boşluklar yeni şeyler içindir.
Belki de artık çabalamadan da olmaya izin vermenin zamanı gelmiştir.
Çünkü bazen, hiçbir şey yapmamak…
her şeyi başlatır.

Yorumlar
Yorum Gönder