Seninle Alakası Yokmuş Meğer
Başkalarının bastırdığı acıların hedefi olmaktan yorulanlara
Bazen birinin sana olan öfkesini anlamlandıramazsın.
Ortada büyük bir neden yoktur.
Sen sadece oradasındır. Varlığın, var olmakta ısrarın, kendi merkezinde kalman…
Bu bile yeterlidir bazıları için.
İçinde bastırılmış ne varsa – çocukluktan kalma yaralar, ilişki enkazları, anne babadan görülmeyen sevgiler – gelir, senin suratında patlar.
Ve sen anlamaya çalışırsın.
Belki bir hatan vardır diye düşünürsün.
İyi niyetle, çözmeye çalışırsın.
Ama işin garibi, ne kadar açıklasan da, karşındaki doymaz. Çünkü mesele zaten sen değilsindir.
Sen, onun içinde taşıdığı bir yangının hedef tahtasısındır.
Tesadüfen.
Birçok insan, kendiyle yüzleşecek cesareti olmadığı için en kolay seçeneğe yönelir: dışa yansıtmak.
Bastırılmış acılar, başkaları üzerinden rahatlatılır.
Ve bu, farkında olmadan seni yorar.
Yorulursun çünkü, fark etmeden kendini suçlu gibi hissetmeye başlarsın.
Kendini düzeltmeye çalışırsın.
Ama fark et ki:
Sen sadece bir aynasın.
Onun görmek istemediği yerlerini gösterdiğin için kırılmaya çalışılıyorsun.
Bu noktada şunu bilmek şart:
Herkesin acısı kendine aittir.
Senin sorumluluğun, başkalarının iç karanlıklarını aydınlatmak ya da taşımak değildir.
Senin sorumluluğun, kendi sınırlarını çizebilmektir.
Bazı insanların sevgisizliğini üstlenmeyi bırakmaktır.
Birileri sana yüksek sesle bağırıyorsa,
Gereksiz yere kırıcıysa,
Sürekli seni eleştiriyorsa,
Kendini “yetersiz” ya da “yanlış” hissediyorsan…
Şunu sor kendine:
Bu gerçekten bana mı ait, yoksa onun birikmiş tortusu mu üzerime boca ediliyor?
Empati güzeldir. Ama fazlası kendini silmektir.
İyi niyet güzeldir. Ama sınır çizmezsen seni zehirler.
İnsanlar iyileşmek yerine seni hasta etmek istiyorsa,
Git.
Kendini koru.
Uzaklaşmayı öğren.
Çünkü bu hayat senin.
Ve sen kimsenin çöplüğüne dönüşmek zorunda değilsin.

Yorumlar
Yorum Gönder