Betonlaşan Ruh: Almayı Kabul Etmemek Üzerine

Bir tohumun çatlaması için önce su gerekir. Su ise sadece toprağın aldığı bir şey değildir. Toprak suyu kabul eder. Aralar, yumuşar, içeri alır. Eğer toprak sertse, kuruysa, ne kadar su dökersen dök, hiçbir şey değişmez.


Bazı zihinler de böyledir. Yıllar geçtikçe katılaşır. Kendini korumak adına ördüğü duvarlar, zamanla kendi içinden çıkamadığı bir beton kabuğa dönüşür. Ve o kabuğun ardında, içeriye girmeye çalışan her yeni fikir, her yeni his, her yeni olasılık geri çevrilir. Çünkü kişi sadece bilgiye değil, değişime, dönüşüme, hatta sevgiye bile kapılarını kapatmıştır.


“Ben böyleyim” cümlesiyle başlayan her savunma, aslında bir çeşit reddediştir. Yeni bir bakış açısını alma ihtimaline karşı bir isyandır. Bilgiye, sezgiye, yardıma, öneriye… hatta bazen ilgiye bile.

Çünkü almak, aynı zamanda kabul etmektir. Ve kabul etmek; egonun tahtını, bildiğini sandığı yerden indirmesini gerektirir.


Oysa bilgi, sadece akademik ya da entelektüel bir birikim değildir. Bilgi bazen bir çocuğun söylediği cümlede, bazen rüzgârın yön değiştirişinde, bazen biriyle yaşanan küçük bir çatışmadadır. Almak, bu detayları fark etmekle başlar. Ama bir şeyin içeri girmesi için önce içimizde bir boşluk olmalı — bir yer açmalıyız.


Her şeyi bildiğini düşünen bir zihin, hiçbir şeyi öğrenemez. Her şeyi kontrol etmek isteyen bir kalp, hiçbir gerçek ilişkiyi kuramaz. Her şeyi açıklamak isteyen biri, hiçbir şeyi hissedemez.


“Ben hep veriyorum” diyen biri aslında farkında olmadan almayı reddediyor olabilir.

Çünkü almak pasiflik değildir. Kimi zaman en büyük cesaret, hayatın getirdiklerini yargılamadan kabul edebilmektir.


Kimi insanlar başkalarının sevgisini alamaz, övgüyü reddeder, yardımı küçümser, bilgiyi duymazdan gelir. Çünkü almak demek, “Benim bu konuda bir eksiğim olabilir”i kabul etmek demektir. Ve bu, bazıları için ölüm gibidir.

Ama hayat, sürekli değişen bir su gibi akarken, biz olduğumuz yerde sabit kalamayız. Akışı kabul etmezsek, kururuz. Sertleşiriz. Betonlaşırız.


Sana sunulan bilgiyi, sevgiyi, deneyimi almak için durup bir bak:

Gerçekten kapın açık mı?

Yoksa fark etmeden içeriye girecek her şeyi “yeterli değil”, “benlik değil”, “ben zaten biliyorum” diyerek dışarıda mı bırakıyorsun?


Unutma, almamak bir savunma olabilir. Ama her savunma, aynı zamanda bir hapsoluştur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Aydınlat, Isıt Ama Işığından Parça Verme: Eksiltme, Büyüt.

Su Seni Kaldırır

Bu gerçekten güçlü bir metafor...