Kayıtlar

Temmuz, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seninle Alakası Yokmuş Meğer

Resim
Başkalarının bastırdığı acıların hedefi olmaktan yorulanlara Bazen birinin sana olan öfkesini anlamlandıramazsın. Ortada büyük bir neden yoktur. Sen sadece oradasındır. Varlığın, var olmakta ısrarın, kendi merkezinde kalman… Bu bile yeterlidir bazıları için. İçinde bastırılmış ne varsa – çocukluktan kalma yaralar, ilişki enkazları, anne babadan görülmeyen sevgiler – gelir, senin suratında patlar. Ve sen anlamaya çalışırsın. Belki bir hatan vardır diye düşünürsün. İyi niyetle, çözmeye çalışırsın. Ama işin garibi, ne kadar açıklasan da, karşındaki doymaz. Çünkü mesele zaten sen değilsindir. Sen, onun içinde taşıdığı bir yangının hedef tahtasısındır. Tesadüfen. Birçok insan, kendiyle yüzleşecek cesareti olmadığı için en kolay seçeneğe yönelir: dışa yansıtmak. Bastırılmış acılar, başkaları üzerinden rahatlatılır. Ve bu, farkında olmadan seni yorar. Yorulursun çünkü, fark etmeden kendini suçlu gibi hissetmeye başlarsın. Kendini düzeltmeye çalışırsın. Ama fark et ki: Sen sadece bir aynasın. ...

Bu Koşunun Neresindeyim?

Resim
Geçenlerde hayat beni içine aldı. Hem de öyle nazikçe değil. Planlar, işler, beklentiler, görünmez görev listeleri… Hepsi birden üzerime yürüdü. Ve ben de, çoğumuz gibi, “yetişmeliyim” refleksiyle koştum. Koştum, ama nereye? Sonra bir gün… Sessizlik oldu. Ne mail geldi, ne biri aradı. Telefon sessizdeydi, ben de. Ve o an, ilk kez fark ettim: Yorgunum. Ama sadece uykusuz değil… İçim uykusuz. Ruhum yastık istiyor. Zihnim sessizlikle uyumak istiyor. O gün sadece uyudum. Ve… hayat kalitem yükseldi. Bir gün boyunca hiçbir başarı elde etmeden hiçbir onay almadan sadece bedenimi dinleyerek… daha iyi hissettim. ⸻ Peki sence neden bu kadar koşturuyoruz? “İşimde en iyi olmalıyım.” “Bir eş bulmalıyım.” “İnsanların onayını almalıyım.” “Güvende hissetmek için hareket etmeliyim.” Bu cümlelerin her biri sanki bizden değil. Toplumun, ailenin, filmlerin fısıldadığı görevler gibi. Ve biz de onları kendi iç sesimiz sanıyoruz. Ama iç ses böyle konuşmaz. İç ses emir vermez. Korkutmaz. İç ses, nazik bir şef...

Yorulmuş Olabilirim

Resim
Ama bu, yanlış yolda olduğum anlamına gelmez. Her şey için çok uğraşmak… Elinden gelenin fazlasını vermek… Ve sonra bir sessizlik. Bir sonuçsuzluk. Ve belki biraz da hayal kırıklığı. Bazen bu dünyaya bir şey anlatmaya çalışmak, denize taş atmak gibi. Halka halka dağılıyor çabaların. Ama bir yere varmıyor gibi hissediyorsun. Kimse görmemiş, duymamış, fark etmemiş gibi. Sen hariç. İşte orası yoruyor insanı. Sadece yapmaktan değil, anlatamamaktan tükeniyoruz çoğu zaman. Ama sor kendine: Gerçekten hiç mi olmadı? Hiç mi karşılık bulmadı uğraşların? Belki “büyük” bir şey olmadı. Ama sen değiştin. Bakışın değişti. Yavaş yavaş, içinden bir parça daha derinleşti. Ve belki de önemli olan tam olarak buydu. Sıkışmak, bazen yola devam edememek değil, o anki benlikle devam edememek. Sığdıramıyorsun artık kendini oraya. Kabın küçük geliyor. Dışarısı dar. İçin dolu. Ve sen taşmaya hazırlanıyorsun. Bu bir tükenmişlik değil. Bu, bir dönüşümün sancısı. Daha önceki versiyonunu tüketiyorsun belki de. O sen...

Betonlaşan Ruh: Almayı Kabul Etmemek Üzerine

Resim
Bir tohumun çatlaması için önce su gerekir. Su ise sadece toprağın aldığı bir şey değildir. Toprak suyu kabul eder. Aralar, yumuşar, içeri alır. Eğer toprak sertse, kuruysa, ne kadar su dökersen dök, hiçbir şey değişmez. Bazı zihinler de böyledir. Yıllar geçtikçe katılaşır. Kendini korumak adına ördüğü duvarlar, zamanla kendi içinden çıkamadığı bir beton kabuğa dönüşür. Ve o kabuğun ardında, içeriye girmeye çalışan her yeni fikir, her yeni his, her yeni olasılık geri çevrilir. Çünkü kişi sadece bilgiye değil, değişime, dönüşüme, hatta sevgiye bile kapılarını kapatmıştır. “Ben böyleyim” cümlesiyle başlayan her savunma, aslında bir çeşit reddediştir. Yeni bir bakış açısını alma ihtimaline karşı bir isyandır. Bilgiye, sezgiye, yardıma, öneriye… hatta bazen ilgiye bile. Çünkü almak, aynı zamanda kabul etmektir. Ve kabul etmek; egonun tahtını, bildiğini sandığı yerden indirmesini gerektirir. Oysa bilgi, sadece akademik ya da entelektüel bir birikim değildir. Bilgi bazen bir çocuğun söylediğ...