Yavaşlık Bir Lüks Değil, Bir Hatırlama Biçimi
Hız Çağında Unutulanlar
Bugün her şey hızla akıyor: mesajlar, haberler, kararlar, tüketimler, duygular… Zihin, adeta peş peşe gelen bildirimler gibi, bir düşünceden diğerine koşturuyor. Modern yaşamın temposu, hızlandıkça insanın içsel ritmiyle çatışmaya başlıyor.
Yavaşlamak çoğu zaman tembellik gibi algılanıyor. Oysa bu, yüzeysel bir yargı. Yavaşlık aslında unutulmuş bir bilgelik biçimi. Bir şeyi sindirmenin, yaşamanın, anlamanın yolu.
Yavaşlık: Dinginliğin Daveti
Yavaşlık, dış dünyaya ayak uyduramamak değil, iç dünyanın sesine kulak verebilmektir. Tıpkı çayın demlenmesi gibi, bir düşüncenin, bir hissin, bir anın da demlenmeye ihtiyacı vardır. Hızla içilen çayın tadı nasıl eksik kalırsa, hızla yaşanan hayat da eksik kalır.
Slav yazar Milan Kundera şöyle der:
“Yavaşlığın yok oluşu, hatırlamanın yok oluşudur.”
Çünkü yavaşlayan insan hatırlar. Kim olduğunu, neye ihtiyaç duyduğunu, neden bu yolda olduğunu… Hız ise unutturur. Hatırlamak ise kendine geri dönmektir.
Tembellik Değil, Farkındalık
Yavaşlıkla tembellik sık sık karıştırılır. Oysa tembellik eylemsizliktir; yavaşlık ise bilinçli bir eylemdir. Tembellik kaçıştır; yavaşlık, kalış ve yüzleşmedir.
Zen düşüncesinde “şimdi”ye oturmak bir öğreti biçimidir. Bir Zen ustası öğrencisine şöyle der:
“Yürürken yürü. Otururken otur. Ama hiçbir şey yaparken tereddüt etme.”
Buradaki mesaj açıktır: Ne yapıyorsan onun içinde tam ol. Acele etmeden. Zihinsel olarak başka yerde olmadan.
Yavaşlamanın Gücü: Düşünürler Ne Der?
– Henry David Thoreau, Walden Gölü kıyısında geçirdiği sade yaşamda, yavaşlığın yalnızca doğayla değil, insanın özüyle yeniden bağ kurmak olduğunu vurgular:
“İnsanlar, yaşamanın ne olduğunu düşünmeye vakit bulamadan ölüyorlar.”
– Nietzsche, modern hayatın gürültüsünden uzaklaşmayı ve yalnız kalmayı bir güç belirtisi olarak görür:
“Kendini duymak isteyen, sessizliğe çekilmelidir.”
– Carl Honoré, “Yavaşlık Manifestosu”nda şöyle der:
“Yavaş hareket etmek; her şeyi yavaşlatmak değil, doğru hızda yaşamak demektir.”
Hatırlamak
Yavaşlık, hayatın özüne dair bir hatırlatmadır. Bir sabah kahveni içerken sadece kahveni içmek… Bir çiçeği fark etmek… Yürürken ayaklarının yere temasını hissetmek… İşte o anlarda kendine dönersin.
Yavaşlık, bir lüks değil. Aksine, bir hafıza biçimi. Unutulmuş olanın—bedenin, kalbin, sezgilerin, niyetin—yeniden hatırlanması. Modern çağın unutturduğu bu içsel ritim, belki de hatırlanmayı bekliyor.
Şimdi Ne Yapmalı?

– Günde beş dakika hiçbir şey yapmadan otur.
– Bir öğünü sadece tadına odaklanarak ye.
– Telefonunu sessize al ve sadece gökyüzünü izle.
– Bir günü plansız yaşa.
– Bir şeyleri bitirmek için değil, derinleşmek için yap.
Çünkü yavaşlık, kendinle yeniden tanışmanın davetidir.
Yorumlar
Yorum Gönder