Görmeyi Hatırlamak: Alıştığımız Güzellikleri Yeniden Keşfetmek
Güzel şeylere alıştıkça onları fark etmez oluyoruz. Oysa bir an durup gerçekten baktığımızda, etrafımızdaki mucizeleri yeniden keşfedebiliriz.
Düşünün, bir hapishanede doğduğunuzu… Hayatınızın ilk 15 yılını dört duvar arasında, küçük bir avludan başka bir gökyüzü görmeden geçirdiğinizi. Sonra bir gün kapılar açılıyor ve dışarı adım attığınızda, gökyüzü sizi pembe, turuncu ve morun en güzel tonlarıyla karşılıyor. Güneşin batışını ilk kez böyle görmek nasıl bir his olurdu? İlk kez rüzgârın saçlarınıza karıştığını, denizin tuzlu kokusunu duyduğunuzu, ağaçların rüzgârda hafifçe dans ettiğini fark ettiğinizde içinizde nasıl bir heyecan uyanırdı?
Ama işte o gökyüzü her gün orada. O renkler her akşam üstümüzde. Çoğu zaman fark etmiyoruz bile, çünkü alıştık. Gün batımının o büyüleyici renklerini görmeden telefon ekranına bakıyoruz. Dalgaların kıyıya vururken çıkardığı sesi dinlemeden yürüyüp gidiyoruz. Sabah uyandığımızda, yumuşacık bir yatağın içinden kalkmanın aslında ne büyük bir konfor olduğunu bile unutuyoruz.
Bir düşünün, yıllarca hiç işitmediğinizi… Sonra bir gün teknoloji sayesinde duymaya başladığınızı. Sevdiklerinizin sesini ilk kez duyduğunuzda, bir melodiye ilk kez kulak verdiğinizde neler hissederdiniz? Bir çocuğun kahkahasını, yağmurun pencerede çıkardığı sesi ya da yaprakların hışırdayışını fark etmek bile sizi derinden etkileyebilirdi. Ama biz, duymaya alıştığımız için, çoğu zaman bu seslerin güzelliğini unutuyoruz.
Ya da hiç yürüyemediğinizi düşünün. Sonra bir gün bacaklarınıza yeniden kavuştuğunuzu. Sokakta özgürce yürümek, basit bir merdiveni çıkmak, ayağınızı kuma batırmak bile size tarifsiz bir mutluluk verebilirdi. Ama yürümeye alıştığımız için, bu basit hareketin ne kadar değerli olduğunu çoğu zaman fark etmiyoruz.
Oysa gerçekten fark ettiğimizde, gördüğümüz her şey anlam kazanıyor. Gün batımı bir daha asla sadece bir gün batımı olmuyor. Rüzgâr estiğinde, bir çiçek açtığında, bir kuş uçtuğunda içimize hafif bir mutluluk doluyor. Bir fincan kahvenin sıcaklığı, bir dostun samimi bir gülümsemesi, gökyüzünde kayan bir yıldız… Hepsi, fark ettiğimiz anda büyüleyici hale geliyor.
Ben bu farkındalığa ulaştığımdan beri gökyüzüne her baktığımda mest oluyorum. Sanki her gün yeniden keşfediyorum onu. Çünkü dünyayı güzel yapan şey, ona nasıl baktığımız… Ve belki de gerçekten yaşamaya başlamak, elimizde olan güzellikleri görmeye başladığımız anda gerçekleşiyor.

Yorumlar
Yorum Gönder