Sıradan Olana Uyanmak: Perfect Days ve Basit Yaşamak Üzerine
Bazı filmler izleyicisini sarsarak aydınlatır, bazıları ise usulca, bir yaprak gibi insanın omzuna konar ve orada kalır. Wim Wenders’in Perfect Days filmi, işte böyle bir film. Tokyo’nun kuytu köşelerindeki umumi tuvaletleri temizleyen Hirayama’nın sessiz yaşamına konuk oluruz ve onun gündelik ritüellerinde, sıradan olana uyanmanın ne anlama geldiğini keşfederiz. Hirayama, sabah erkenden uyanır, yatağını toplar, bitkilerini sular, aynı sokaklardan geçerek işine gider. Tuvaletleri özenle temizler, mola verdiğinde bir ağaç gölgesine oturur, eski usul bir fotoğraf makinesiyle gökyüzüne bakar. Her gün aynı gibi görünse de, her gün yenidir. Küçük bir melodinin, güneş ışığının farklı açılarının, insanların yüzlerindeki değişimin farkına varır. Ve işte burada, basit yaşamanın en derin anlamına dokunuruz: Hayatı olduğu gibi, süslenmeden, değiştirmeden, olduğu haliyle kabul etmek. Modern hayat bizi hızla akmaya, hep daha fazlasını istemeye, sürekli yeni hedefler koymaya şartlandırıyo...